Sunday, March 6, 2022

ÇOCUKLUK YILLARI

 

Copyright © 2022 All rights reserved - Tüm hakları saklıdır

Çocukluğumun ilk beş yılı Ankara Kaleiçinde Ulucanlar Cezaevi karşısında Yeni Hayat Mahallesinde geçti. Aklımda kalanlar: beyaz uzun tüylü köpeğimiz vardı; alışveriş için Samanpazarına ve Çıkrıkçılar yokuşuna gider ve annemler Babacan manifatura mağazasından ufak tefek birşeyler alırlardı. 

Annemin halası olan Nimet Aral (Mimi) eşi Süleyman Aral, çocukları Halil ve Yılmaz ağabeyler ve yaşıtım Gönül de bizim ve annenannemin evinin bitişiğindeki evde kalıyorlardı. Annemin kuzeni Bekir Büyüközdemir ağabey Yüksel abla ile ve Hacı amca Nimet teyze ile burada evlendiler.

Copyright © 2022 All rights reserved - Tüm hakları saklıdır

AOÇ VE GENÇLİK PARKI

Bazen annem babam ve yakınlarımızla Atatürk Orman Çiftliğine giderdik. AOÇ'deki hayvanat bahçesinde en çok filler ve maymunlar ilgimi çekiyordu. Yazları ara sıra ailem ve kuzenlerimle Gençlik parkına giderdik. Parktaki Luna park ve iki istasyonu olan kara trene binmek çok eğlenceliydi. Sonra ikiyüz metre genişliğinde ve bir metre derinliğindeki o kocaman havuzun kenarındaki çay bahçelerinin birine oturup masaya semaver ısmarlayıp çay içerdik ve sandal kiralardık. Istanbul'da yıllarca yaşamış olan babam burayı Ankaralıların Boğaziçi sahili diye adlandırır ve bıyık altından gülerdi.

Babam Etimesgut Havalanındaki işini bırakıp şehire daha yakın olan Akköprüdeki KKK. Anatamir fabrikasında Teknik ressam olarak çalışmaya başladı. Annem de ben üç yaşındayken Yapı Kredi Bankasında işe girdi. Birkaç yıl sonra Cebeci Dikimevindeki Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinde Mikrobiyoloji bölüm sekreteri olarak çalışmaya başladı.

Copyright © 2022 All rights reserved - Tüm hakları saklıdır

AÜ TIP FAKÜLTESİ MİKROBİYOLOJİ ENSTİTÜSÜ

Yaz tatillerinde bazen annem beni işyerine götürüyordu. İş saatlerinde Tıp Fakültesinin bakımlı ve geniş parklarında oynuyor, fıskiyeli süs havuzuna ayağımı sokup serinliyordum. Öğle yemeklerini doktor amcalar ve teyzelerle beraber yemek hoşuma gidiyordu. Mikrobiyoloji bölümü ve yanındaki Intaniye servisinden Profesör Dr Sabahattin Payzın, Profesör Dr Hayati Ekmen ve Doçent Dr Namık Sevük aklımda kalmışlar.

NEVŞEHİR KIRŞEHİR ANKARA 

Annemin babası Hasan Akdur'un, memleketi Nevşehir'de manifaturacı denilen tekstil ve giyim eşyaları satan mağazası varmış. Kırşehirli anneannem Nazmiye Özügür ile evlendikten sonra dükkanı Kırşehir'e taşımış ve Killik mahallesine yerleşmişler. Birkaç yıl sonra dedem dükkanı devredip ailesiyle Ankara'ya taşınmış ve kaleiçindeki Yeni Hayat mahallesine yerleşmişler.

Hasan dedem o zamanlar Hergele meydanı olarak anılan İtfaiye meydanında yıllarca bir otelin işletmeciliğini yaptuktan sonra iflas etmiş ve ellili yaşlarda su tesisatçılığı mesleğini öğrenerek ölene kadar tesisatçı ustası olarak çalışmış. İşlettiği otelin iflas etmesi üzerine tüm malvarlığını yitiren dedem geç yaşlarda tütün kullanmaya ve ara sıra arkadaşları ile rakı içmeye başlamış. 1960 yılında Ulus'ta Keçiören otobüs durağında kalp krizi geçirip yeğeni (kuzenim) Halil Aral'ın yanıbaşında trajik bir şekilde ölmüştü.

HASAN DEDEM ÖLDÜ ANNEANNEM HACCA GİTTİ

Hasan dedemin ölümü üzerine dul kalan Nazmiye anneannem bir gün kızlarına: "Hacca gideceğim bana tayyare bileti alın" demiş. O zamanki uçakların menzili Istanbul ve Ankara'dan Mekke'ye yetmediğinden THY, Adana'dan 4 pervaneli 48 koltuklu Viscount uçağı ile sefer yapıyormuş. Hacdan gelecek anneannemi karşılamak için annemlerle ve Yurdagül teyzem, Kazım eniştem ile Adana'ya gittik.

Adana'da Seyhan otelinde kaldık. Seyhan nehri, akarsu gibi derin su kanalları ve giden ve gelen hacılarla dolu Şakirpaşa havaalanı hala aklımda. Adana'da biraz yol yürümek yerine niçin taksi almadığımız konusunda büyüklerimle aynı fikirde olmadığım bahanesiyle yaramazlık yaptığımı Kazım enişte 40 yıl sonra bana anlatmıştı! Ertesi gün hacı anneannem ile beraber Ankara'ya dönerken otobüste arabistan hurması atıştırıp zemzem suyu içmiştik 


Copyright © 2022 All rights reserved-Tüm hakları saklıdır

BAYRAMDA KABRİSTAN ZİYARETİ

Dini bayramlarımız Ramazan (Şeker) ve Kurban bayramında sabahleyin erkeklerin camide kıldığı Bayram namazından sonra kabristana gidip nenemiz ve Hasan dedemizin kabirlerini ziyaret edip onların ve tüm rahmetli yakınlarımızın ruhuna dualar okurduk. Hacı anneannem Nazmiye Akdur çantasından çıkardığı Kuran-ı kerimden Yasin-i şerif okurdu. 

Biz de her bir rahmetli olmuş büyüğümüz için üç kulhuvallah, bir fatiha ve bildiğimiz diğer sureleri okur, el fatiha diyerek ruhlarına hediye ederdik. Böylece rahmetli büyüklerimizle bayramlaşmış olurduk.

Kabristan ziyaretinden sonra yakın akrabalarımıza ve dostlarımıza bayram ziyaretine giderdik. Bayramın ikinci ve üçüncü günü ise evde kalır, bize gelen yakınlarımız ve komşularımızla bayramlaşırdık. Bayram ziyaretlerinden eve geldiğimizde hemen kesekağıdında topladığım bana verilen bayram şekerlerini, çıkolataları masaya dizer; kazandığım bayram harçlıklarını sayar ve mutlu olurdum!

BAĞLIK BAHÇELİK KEÇİÖREN

1956 yazında Samiye teyzemin bağlık bahçelik Keçiören Duvardibi durağında (Yeniyol ile Dutluk arası) bir dönüm arsaya yaptırdığı iki katlı bahçeli evin alt katına taşındık. Etrafımızda 100 metre arayla bahçeli bir ve iki katlı müstakil evler vardı. 8 nolu EGO otobüsü yarım saatte bir gelir, Gazino durağında 5 dakika bekleyip Ulus’a geri dönerdi.

AŞIKLAR TEPESİ

Bu semt insanların yanyana yaşadığı kalabalık Kaleiçinden farklıydı. Haftasonları aileler uzun ağaçların gölgesinde piknik yapmaya Dutluk çayırına gelirlerdi. Derenin yukarısındaki aşıklar tepesine gelen sevgilileri ıslık çalarak rahatsız eder kaçardık. Dutluk'ta iki katlı villada yaşayan kel bir amcanın oğlu Taner Şener ağabey Ankara Radyosunda şarkı söylemeye başlayınca mahallenin gençleri onu kutlamıştık.

Copyright © 2022 All rights reserved-Tüm hakları saklıdır

DUVARDİBİ DURAĞI

Duvardibindeki komşularımız Hale ve Şule adlarında kızları ve mavi Ford Taunus arabası olan Avukat İsmet Bilgin, şampiyon güreşçi iki hanımlı Celal Atik amca, Azim Apartmanından Mehmet Baki ve Ziya, babası albay olan Selahattin, bitişiğimizde hakim Hulusi amca ve birkaç Ermeni ailesi idi.

Hacı anneannemin bende çok hakkı vardır, ruhu şad olsun. İlkokul yıllarımda annem çalıştığı için ben öğleden sonra okuldan gelince anneannemin yaptığı nefis yemeklerle karnımı doyurunca Duvardibinde mahalle arkadaşlarım ile top oynamaya, tornet sürmeye veya sohbet etmeye dışarı çıkardım. Bazen de sınıf arkadaşım Ercü ve küçük biraderi Cüneyt Gürsoytrak ile Çiftasfaltta buluşur, sohbet eder ve oyun oynardık.

1071 MALAZGİRT SAVAŞI, ERMENİLER 

Tarih kitabında okuduğumuza göre atalarımız 1071 yılında Selçuklu sultanı Alp Arslan'ın yönettiği Selçuklu ordusunun Bizans imparatoru Diyojen'in ordusunu Malazgirt meydan savaşında yenilgiye uğratmasından sonra Orta Asya'dan Anadoluya gelmeye başladılar. Bizlerden evvel Anadolu'da yaşayan ırklardan olan ve 1923'den beri Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan Ermeni komşularımızla aramız pek iyiydi. Yıllar sonra gündeme gelen 1915 olayları hakkında bilgimiz yoktu.

ANKARALI ERMENİ KOMŞULAR

Ermeni komşularımız Paskalya bayramında bize boyanmış yumurta ve çikolata getirirlerdi. Cumhuriyet bayramında evlerine Türk bayrağı asarlardı. Dini bayramlarımızda evimize bayram ziyaretine gelirlerdi ve biz de onlara çay ve hacı anneannemin yaptığı üzümlü kurabiyelerden ikram ederdik. 

Aklımda kalan isimleri: Pejo bisikleti olan Varucan’ın babası kuyumcu Agop amca, maması Ayşalurs teyze, kızkardeşi İlda; büyük Andon amca, Anafartalar caddesinde meşhur bir tüccar terzi olan küçük Andon amca, eşi kızıl saçlı Madam Takü teyze, mahallenin en güzel kızı Diana ve oğulları şaşı Berç...

ERMENİ MADAM SURPİK TEYZE

Unutamadığım, hatırladıkça gülümsediğim bir anım: bir gün avukat İsmet amcanın kızı Hale ve Varucan ile beraber onların arka bahçesinde yeşil erik toplarken Varucanın "yaya" dediği anneannesi Madam Surpik'e yakalandık. Surpik teyze bize, "Ağzına s... bebeleri, benim ham meyvelerimi çalıyorsunuz" diye küfrederek haykırınca biz son sürat arazi olup ağaçların arasından yukarıdaki Cami yönüne koşup kaçmıştık!

DEDEMİN EVİ, ISTANBUL

Çocukluğumda yazları annem ve babamla Istanbul'a giderdik ve Fatih, Karagümrük Alişah çıkmazındaki Ahmet dedemin bahçesinde kocaman bir incir ağacı olan birbuçuk katlı ahşap evinde bir hafta kalırdık. Arka bahçedeki kocaman yaprakları olan ağaçtan incir toplamaya bayılıyordum. Dedemle ikimiz sabahları yukarıdaki Atikali yönündeki fırına taze ekmek almaya giderdik. Dedem hep: "Elif babaannen erzaklarımız yeterli dedi, ama buraya kadar gelmişken bakkaldan taze kahvaltılık peynir zeytin ve bitişikteki manavdan da karpuz alalım" derdi ve biz böylece Elif hanımın erzak deposunu takviye ederdik.

DRAMAN TURŞUCUSU

Bazen de dedemle beraber aşağıya Balat yönüne gider, meşhur Draman turşucusundan turşu alırdık. Bir keresinde dedemin tanıdığı olan turşucu amca, bana ısrarla acı biber turşusu tattırınca ben yüzümü büzdüm ve ağlar gibi oldum. Turşucu benim halime bakarak kahkahayla gülünce dedem adama, "Çocuğa zorla biber turşusu vermen doğru olmadı" diyerek onu azarlamıştı.

Atatürk'ün köşkü, Florya plajı Copyright©2022 All rights reserved

AMCAKIZIM EMEL İLE FLORYA PLAJINDA

Istanbul'dayken bir gün ailemle Niyazi amcam ile Servet yengemin Yavuz Selim, Akdeniz caddesindeki evine gidip kuzenim Emel'i ve benden iki-üç yaş büyük olan güzel teyzesi Semra'yı alıp Yenikapı'dan trenle Florya plajına gittik. Babam ve annem Emel'e yakın ilgi gösterince ben onu biraz kıskanmıştım. Hayatın cilvesi işte, Emel kuzenim ile yarım yüzyıldır görüşemedik.

Ahmet dedem ve Elif babaannem ile Gülhane Parkındaki küçük hayvanat bahçesine gittik ve o zamanlar meşhur olan, ama birkaç yıl sonra hastalanıp ölen Dumbo adındaki fili gördük. Annem ve babamla beraber Ankara'ya dönerken Kamil Koç'un uzun burunlu Mercedes-Benz otobüsü Bolu dağında su kaynattı ve durup mola verdikten sonra yola devam ettiğimizi hatırlıyorum.

Evimizin temeli atıldı. Copyright © 2022 All rights reserved-Tüm hakları saklıdır

IŞINEVLER KOOP. ERTUNA SOKAK

Üçüncü sınıfa giderken Duvardibinden iki kilometre aşağıda Çocukıslahevi durağında, Ertuna sokakta annemle babamın yaptırdığı iki katlı bahçeli eve taşındık. İlk defa kendimize ait müstakil bir evimiz olmuştu ve bu evde benim on yılım, annemlerin de yirmi yılı geçecekti.

Ertuna sokak Copyright © 2022 All rights reserved-Tüm hakları saklıdır

Komşularımız aklımda kalanlar: Bir yanımızda İskilipli Mustafa ve Şerife Çıkrıkçı ve çocukları Zehra, Mehmet ve Faruk. Öte yanımızda Ispartalı Izzet Arın beyamca, Türkan hanım teyze ve evlatları Mehmet ağabey, Ülkü, Tülay ve Gülay. İleride Kırşehirli, ünlü pul kolleksiyoncusu Mustafa Erkul beyamca, Halise hanım teyze ve evlatları Arife, Erdal, Numan, Hamdi ve küçük Efgan. 

Yukarıda karşımızda Çerkes Pejo taksici Hüseyin Kırdım beyamca, Ganime hanım teyze, oğulları Tanju, Cumhur ve küçük şirin kızları Yıldız. 

Işın Evler Yapı Kooperatifi başkanı Kemal Şenses beyin oğlu Murat (çene) ve Kanaat Bakkaliyesini işleten şaşı Haluk abi aklımda!

Copyright © 2022 All rights reserved-Tüm hakları saklıdır

Saturday, January 1, 2022

HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ ve HELSİNKİ ÜNİVERSİTESİ

 

ENTERESAN ANILAR,  HELSİNKİ ÜNİVERSİTESİ



Geçen Ağustosta Helsinki Üniversitesi yabancı öğrenci yetkilisinin rehberliğinde Fen Fakültesini ziyaret etmiştim. Biyokimya bölüm başkanı profesör Jorma Erkama ve Kimya bölüm başkanı profesör Osmo Mäkitie ile görüşmüş ve öğrenimimime Helsinki’de devam etme imkanlarını sormuştum.  

İki hoca da bana:İngilizceyi yeterli derecede öğrenmişsin. Hacettepe Üniversitesinde bir sömester daha temel bilimler okuyup iyi notlar alırsan, buraya transfer imkanı olabilir. Bunun için okuduğun dersleri ve aldığın notları gösteren ingilizce transkript belgesini bize yollaman gerekir demişlerdi.

Helsinki Üniversitesini iyice aklıma koymuştum. Ayrıca Hacettepe Üniversitesi rektörü profesör İhsan Doğramacı hocanın Kayseri’de kurmakta olduğu Gevher Nesibe Tıp Fakültesine de başvurmuştum. Oradan da umutluydum ve haber bekliyordum.


Copyright©2021 All rights reserved –Tüm hakları saklıdır

ÖZEL DİŞÇİLİK VE ECZACILIK FAKÜLTESİ

Bir gün arkadaşlarımla okul çıkışı Hacettepe’den Ulus’a yürürken Hergele meydanın yukarısında yeni kurulmuş olan Özel Eczacılık ve Özel Diş Hekimliği Fakültelerini ziyaret ettik ve yetkililerle görüştük. Hacettepe Biyolojide okuduğumuzu söyleyince Temel Bilimler okuduğumuz için yılbaşından sonra eczacılık veya diş hekimliği bölümlerine yatay geçiş yapabileceğimiz söylendi. Ayrıca özel okul ücretini taksitle ödeme imkanı olduğunu söyleyip, elimizle başvuru formlarını verdiler.

Dişçilik ilgi alanım değildi, klinik eczacılık ilgimi çekiyordu, ama benim aklımda Helsinki Üniversitesi olduğundan bu özel okullara başvurmayı düşünmedim. Hacettepe’den bir arkadaşım Özel Eczacılık fakültesine diğeri de Özel Diş Hekimliği fakültesi girdiler. Kaderin cilvesi olarak bu özel fakülteler iki yıl sonra devletleştirilip Ankara Gazi Üniversitesine bağlanacak ve öğrencilerin okul ücreti ödemesine gerek kalmayacaktı!  

Copyright © 2021 All rights reserved – Tüm hakları saklıdır

 BİYOLOJİ BÖLÜM BAŞKANI PROF ALTAN GÜNALP

Ben kendimi Helsinki Üniversitesine odaklamıştım. Temel bilimler matematik, biyoloji, fizik ve kimya derslerini dikkatle dinliyor ve sınavlara çalışıyordum. Amacım ortanın üstü seviyede notlar alaraki iyi bir transkript elde etmekti.

Yılsonundan evvel Biyoloji Bölüm başkanımız profesör Altan Günalp ile görüşüHelsinki Üniversitesi ve Kayseri Tıp Fakültesi hakkında düşüncelerini sordum. 

"Not ortalaman iyi sayılır. Biz sana detaylı bir ingilizce transkript düzenleriz. Umarım Helsinki Üniversitesine transferin gerçekleşir. Ben senin yerinde olsam giderdim" dedi ve ekledi: ”Avrupa’da devlet okulları ücretsiz olabilir, ama yaşam  giderleri yüksek. Burs veya kredi alabilirsen iyi olur”.

ÖNÜNDE ZOR BİR SEÇİM VAR

Aksi halde akşamları part-time çalışman gerekebilir ve eğitime konsantre olman zorlaşır. Ayrıca Kayseri Tıp Fakültesine yatay geçiş başvurun önümüzdeki bahara sonuçlanır. İki seçenek de olumlu sonuçlanırsa önünde zor bir seçim olacak!” dedi.

Copyright © 2021 All rights reserved – Tüm hakları saklıdır

Yılsonunda Hacettepe Üniversitesinden aldığım transkripti ve doldurduğum yabancı öğrenci başvuru formunu büyük bir zarfa koyup iadeli taahhütlü Finlandiya'ya postaladım. Bir ay sonra postadan gelen sarı zarfı açtım ve Helsinki Üniversitesi Kimya Fakültesi 2.sınıfına kabul edildiğimi okuyunca sevinçten havalara uçtum. Dünyalar benim oldu!

Burstan söz edilmiyordu, ama zarfın içinde Votk Finlandiya Devlet Öğrenci deteği ve bankadan ”opintolaina” öğrenim kredisi başvuru formları vardı. Bu dokümanları Helsinki’ye vardıktan sonra doldurup bavurmak gerekiyordu.

AİLEM BENİ VAZGEÇİREMEDİ

Hacettepe’deki başta Altan hoca, tüm öğretmenlerimle ve arkadaşlarımla vedalaştım. Evde durum kritik ve vahimdi. Babam gönülsüz olarak gerekli evrakları tamamlama yardımcı oluyordu, ama benimle fazla konuşmuyordu. Annem ise evimi terkedip Finlandiya’ya gitmeme çok üzülüyordu.

”Nasıl olur da Hacettepe gibi güzel bir okulu bırakıp, 2000 kilometre kuzeydeki soğuk ülkeye gideceksin evladım” diyordu. Ayrıca yaşlı gözlerle ”Kayseri’de yeni kurulan Tıp Fakültesine gireceğin içime doğdu oğlum, gel vazgeç bu işten!” dedi, ama beni vazgeçiremedi.

Helsinki Üniversitesi Rektörlük, Foto Linda Tammisto

HELSİNKİ ÜNİVERSİTESİNE KAYIT OLDUM

1971 Şubat ayında Finlandiya'ya gittim ve Helsinki Üniversitesinin Hallituskatu'daki kimya bölümüne kayıt yaptırıp derslere girmeye başladım. Dersler genellikle Fince, ama kitaplarımız ingilizce idi.

Hocalarım sınavlarda benim için ingilizce sorular hazırlıyorlardı. Okulda ingilizce ile idare edebiliyordum, ama bazı dilbilgisi kuralları, sözleri ve sesleri Türkçeye andıran Fince dilini öğrenmek zorundaydım. Akşamları Üniversitenin Finnish for Foreigners Fince dil kursuna başladım.

Zamanla herşey yoluna girmeye başladı. Başvurmuş olduğum Votk Valtion Opintotukikeskus ve bankadan olumlu haberler geldi: Finlandiya Devleti Öğrenci Destek Kurumundan sömester başına bir miktar geri ödemesiz öğrenim desteği ve SYP Suomen Yhdyspankki bankasından düşük faizli öğrenim kredisine hak kazanmıştım! Devletin verdiği ”Opintoraha” denilen öğrenim desteğinin bir kısmını hemen çekip ingiliz ve amerikan malı pahalı ders kitaplarımı ısmarladım ve kendime yeni giysiler aldım.

 
HÜ Porthania binası Foto Ismo Copyright©2021 All rights reserved–Tüm hakları saklıdır

TÜRKİYE’DEN İYİ HABER GELDİ

Finlandiya’ya geldikten bir ay sonra sonra Hacettepe’den hem iyi hem de üzücü bir haber aldım. Kayseri’de yeni kurulan Tıp Fakültesine yatay geçişte ismim yedek listede yayınlanmıştı. Bir hafta içinde Kayseri’ye gidip kayıt yaptırmam gerekiyordu. Hayalimin okulu tıbbiyeye kabul edildiğime sevindim, ama gidemeyeceğim için üzüldüm. Bu da bana kaderin bir cilvesi idi!

Yaşamım boyunca hatırlayınca ahh deyip içimi çektiğim iki olay var: Birincisi Münih’te her türlü imkanım varken Avrupa’nın seçkin okullarından Münih Üniversitesine başvurmamak, ikincisi de Kayseri Tıp Fakültesine girmeye hak kazandığım halde gidememek!

ÖĞRENCİ YURDU HOAS ESPOO

Üniversitenin Öğrenci Yurtları vakfı Hoas’a ait Espoo Kirstinmäki yerleşkesinde üç odalı dairede iki Finli erkek öğrenci ile beraber kaldık. Mutfak ve banyomuz ortaktı. Salona üçümüzün ortak aldığı TV ve benim Nikon kameram çalındı. Üçümüz de birbirimizden şüphelenmeye başladık. Bir an evvel bu öğrenci evinden çıkmak istiyordum. Emlakçı yardımıyla şehir merkezine 5 km batısında bir ada olan Lauttasaari’de Isokaari caddesinde bir villanın bahçesindeki garajın alt katındaki tek odayı kiraladım.

Foto Ismo Copyright©2021 All rights reserved-Tüm hakları saklıdır

HELSİNKİ LAUTTASAARİ ADASINDA VİLLA

Evsahibim Finlandiya’nın büyük bir kağıt fabrikasının satış müdürü bey, eşi ve küçük kızıyla ABD’den yeni dönmüştü. Ara sıra beni evine kahve içmeye çağırıyordu. Bir keresinde kızının Amerika’da doğduğu için aldığı Amerikan pasaportunu gösterip, ”Nevertheless she is Finnish -yine de kızım Finli” demişti. 

Ben onunla Fince konuşarak pratik yapmaya çalışıyorken o da ilginç bir şekilde benimle amerikan ingilizcesi konuşuyordu. En çok söylediği ”nevertheless” sözü hayatım boyunca aklımda kaldı ve bu sözü işitince hep o eski evsahibimi hatırlarım.

Yıllar önce Finlandiya’ya ilk geldiğimde tanışmış olduğum Mersinli Kasım ağabey bir gün beni kaptıkaçtı modeli yeni Volvosuyla eve bıraktı. Bakayım nasıl bir evde kalıyorsun diye bahçedeki ”Otomobil garajının altındaki odama” gelip baktı.

 ”Helsinki’nin güzide Lauttasaari adasındaki bir villanın garajının altında kalmana üzüldüm; benim Helsinki’de kiralık dairelerim var. Kiracılarımdan biri çıkar çıkmaz oraya taşınabilirsin” dedi


Copyright©2021 All rights reserved-Tüm hakları saklıdır

KASIM AĞABEYİN DAİRESİ VE EV ARKADAŞIM NAİM

Bir süre sonra Lauttasaari’de adı bende Mr Nevertheless olarak kalmış beyin bahçe içindeki kulübesinden Mersinli Kasım ağabeyin Fleminginkatu, Kallio adresindeki 1+1 dairesine taşındım. Bir süre sonra yanıma Naim adında aşçı bir arkadaş da taşındı. Naim, canayakın ve kalender bir kişiliğe sahip arkadaştı, ama akşam işten gelince yoğun tütün kullanıyordu. Kışın soğuktan pencereyi açamadığım için evde dumanaltında kalıyordum…

Helsinki Üniversitesi Kimya departmanda öğrenime devam ediyordum. Okulda hocalar ve arkadaşlarım birinci adım Ismail’i kısaltıp bana aynı zamanda Fince bir isim olan Ismo olarak hitap ediyorlardı. Finnish for foreigners kurslarına katıldığım için Finceyi konuşabiliyordum ve sınavlara artık Fince giriyordum.

ABC KAMYON EHLİYETİ ALDIM

Kimya Fakültesi Hallituskatudan Kaisaniemi‘deki Vuorikatuya taşındı. Fen Fakülteleri birkaç yıl sonra şehir dışındaki Viikki’de inşa edilen yeni kampüse taşınacaktı. Helsinki Üniversitesinde sınıf geçmek yerine ders geçmek sistemi vardı. Yoğun çalışanlar yüksek lisans eğitimini 4 yılda, benim gibi hem çalışıp hem okuyanlar da 5-6 yılda tamamlıyorlardı. Asistanlarımız Matti Karhu ve Osmo Simonen sağ olsunlar bana destek verdiler.

Aynı kursları aldığımız sınıf arkadaşlarım Pena (Bengt) ja Veli-Matti ile yakın dost olmuştuk. Sınıf arkadaşlarım ile bazen Salı akşamları Üniversite kimliği gösteren öğrencilere çay ve peynirli sandviç ikram edilen Hämäläisten Talo’ya (Hämis) T-ilta ve bazen de FBBM’nin ve Milli Müze’nin yanındaki Ostrobotnia (Botta)’da opiskelija klübüne canlı müzik dinlemeye giderdik.


Copyright©2021 All rights reserved-Tüm hakları saklıdır

HELSİNKİ ELEKTRİK KURUMUNDA İŞE GİRDİM

Üniversitede son yıl eksik sınavlarımı ve laboratuvar çalışmalarımı tamamlarken Helsinki Belediyesine bağlı Elektrik kurumuna ait Salmisaari Enerji santralına laborant aranıyor ilanına başvurdum. Iş görüşmesinde: ”İş deneyimim yok, ama burada yapılan rutin kimyasal işlemleri biz okulda iki yıldır yapıyoruz” deyince  beni hemen işe aldılar.

Hayatımda ilk defa iyi bir maaşla düzenli bir işe giridm. İlk maaşımla kendime yeni giysiler ve çamaşırlar aldım. Ayrıca işyeri yemekhanesinde lezzetli öğle yemeği veriliyordu. Menüde domuz varsa, benim için peynirli sandviç veya domatesli omlet hazırlıyorlardı. İşyerinin şefi bayan Elli Landström’e adının türkçedeki anlamını söyleyince gülerek ben zaten ”fifty” -elli yaşındayım dedi ve tüm elemanlar gülüştük!

HELSİNKİ ÜNİVERSİTESİNDEN MEZUN OLDUM

En sonunda gerekli tüm dersleri, sınavları ve laboratuvar çalışmalarını tamamladım. Profesörün verdiği boratlar, boraks ve borik asit konulu yazılı sunduğum Fince tezim kabul edildi ve nihayet 1971 yılında başladığım Helsinki Üniversitesinden 1977 yılında Kimya Yüksek Lisans derecesiyle kimyager olarak mezun oldum ve Bachelor of Science diplomamı aldım.

Mezun olduğum gün Helsinki'de yaşayan birkaç Türk'ün gittiği Café Colibri'ye gidip tüm arkadaşlarıma kahve ve "kanelipulla" -tarçınlı çörek ısmarladım.


70'lerde Helsinki'de Türklerin gittiği Café Colibri
Copyright©2021 All rights reserved-Tüm hakları saklıdır


                                    Copyright©2021 All rights reserved-Tüm hakları saklıdır



Wednesday, June 30, 2021

ADANALI YAŞAR KEMAL İLE HELSİNKİ 1975

            Dünyaca ünlü yazar Yaşar Kemal ile Helsinki, 1975     
           Copyright © 2021 All rights reserved - Tüm hakları saklıdır

Helsinki Üniversitesinde son sınıfa başlamıştım. Bir gün Türkiye Büyükelçiliğinden telefon geldi. Büyükelçinin sekreteri, gelecek hafta Türkiye'den o zamanın dünyaca tanınmış, Nobel ödülüne aday yazar Yaşar Kemal'in Helsinki'ye geleceğini; 3 günlük ziyaret sırasında Finlandiya TV ve radyosunda yapılacak programlara tercüman aradıklarını ve müsait olup olmadığımı sordu. 

Büyükelçilik bütçesinin kısıtlı olduğunu, ama kitapları Fince yayınlayan Tammi Yayınevinin basın toplantısı ve kitapçıdaki imza merasimi için ayrıca tercümanlık ücreti ödeyeceğini bildirdi... Lisedeyken edebiyat öğretmenimizin önerisi üzerine İnce Memed'i okumaya başlamış, ama yarıda bırakmıştım. Heyecanlandım, büyükelçinin sekreteri Finli hanıma "bu benim içim büyük bir onur, yayınevinin ödemesi bana yeter" dedim ve bu iş teklifini memnuniyetle kabul ettim. 

DÜNYACA ÜNLÜ YAZAR YAŞAR KEMAL GELDİ

Büyükelçi Türk yazarın gelişte Helsinki Havalaanı VIP salonundan alınmasını organize etmiş. Ben de karşılamaya gittim, karşılayanlar arasında en son kişi olarak kendimi tanıttım ve elini sıktım, "Hoşgeldiniz Yaşar bey" dedim. Bana döndü ve dedi ki: "arkadaş ben bey mey değilim, Toroslardan Anavarza yaylasından gelen bir abinim senin. Onun için bana Yaşarkemal de, tamam mı?"

Yayınevi, Milli Müzenin ilerisindeki Continental Hotelde oda ayırtmış, Yaşar Kemal ve eşi Tilda hanım ile orada kaldılar. Ertesi gün Radyo, TV, yayınevi, Basın Toplantısı derken zaman su gibi aktı. Yaşarkemalin söylediklerini Finceye çevirdim. Sorulan soruları Türkçeye çevirdim. Onunla dost oldum. Yayınevinin verdiği akşam yemeğinde hayatımda ilk defa pembe balık (Somon balığı) yedim...

CUMHURİYET GAZETESİ

Son sabah otele vardığımda lobide oturmuş gazete okuyarak beni bekliyordu.  Selamlaştık, sefirin hanımı Yaşarkemalin eşini otelden almış müze gezdirmeye ve diplomat eşlerinin toplantısına götürmüştü. "Doğum yeriniz Adana mı?" diye sordum. Yaşarkemal, "Torosların yayla köyünde doğmuşum ama köklerim dünyanın en mavi gölü olan Van'dadır" dedi ve elindeki Cumhuriyet'i uzattı: al, sonra okursun dedi. 

Üç günlük samimiyete güvenerek, sağol o gazete bana ağır geliyor, yazılanları anlamakta zorluk çekiyorum dedim. "Bana bak Ismail: rumca politika, arapça siyaset her gazetede var, Tercüman'da da var, Son Havadis'te de!". Ben de ona "Haklısın benim Ahmet dedem de sözünü ettiğin o iki gazeteyi okur, ama ben Milliyetin spor sayfasından şaşmam" dedim. 

 
     Hotel Marski, Helsinki - Copyright © 2021 All rights reserved - Tüm hakları saklıdır

HELSİNKİ ŞEHİR GEZİSİ

Gazeteyi masaya bıraktı, "bugün bana Helsinki merkezindeki önemli binaları ve heykelleri göstermeni isterim, sonra da biraz alışveriş yapalım" dedi ve meşhur Mannerheimin caddesine çıktık. Kansallismuseo, Milli Müze ve Eduskunta, FBMM önünden yürüyerek 15 dakikada Helsinki merkezine indik. BioRex sineması karşısında Mareşal Mannerheim'in atlı heykelinin önünde durup Yaşarkemal'e 1918'de kurulan genç Finlandiya Cumhuriyetinin tarihini kısaca özetledim ve o dikkatle dinledi.

"Demek ki Ruslar, 2.dünya savaşında Almanya'nın yanında 5 yıl savaşıp Eylül 1944'de teslim olunca işgal ettikleri stratejik konumdaki Finlandiya'dan birkaç yıl sonra çekilmişler! Rus lider Nikita Kruşçef ile kişisel dostluk kurup, onu Rus ordusunun Finlandiya'dan çekilmesi konusunda ikna eden cumhurbaşkanı Urho Kekkonen'i takdir etmek gerek" dedi.

Kolmen Sepän patsas, Üç demirci heykeline uzun uzun baktı ve "bu bana işçiler arasındaki dayanışmayı anımsattı" dedi.  İsveç Tiyatrosunun arkasında Esplanad Parkındaki ünlü şair Eino Leino'nun heykelinin önünde resmini çekmemi istedi. Yemyeşil parkın içinde geçip Baltık Denizi Sahilindeki Kauppatori pazaryerine ulaştık. 

Buradaki çadırlı kahvede oturup mola verdik. Kahve ile tarçınlı çörek yerken, ben şu beyaz ve kırmızı gemilerin İsveç'in Stockholm limanına gittiğini söyleyince, "Helsinki'ye bir daha gelirsem, bu gemilerle Stockholm'e gitmek isterim" dedi.

Cumhurbaşkanı sarayının, İsveç Elçiliğinin ve Helsinki Belediyesinin önünden geçip Aleksander caddesine yürüdük. Stockmann'a gelmeden yolun solundaki Finlandiya'nin ünlü gümüş mağazası Kalevala'nın vitrinine göz attı ve "içeri girelim mi? "dedi. 

Beğendiği gümüş kolyelerden iki adet alacağım deyince ben de "kime" diye sordum. "Sana ne kardeşim" diyerek beni tersledi. Ben "kusura bakma, gayri ihtiyari sordum" deyince, "tamam Ismail kardeş sana söylerim, ama ölümü öp, aramızda kalsın" dedi ve kolyeleri kimlere aldığını açıkladı! Yaşarkemal 2015'de rahmetli olup öteki dünyaya göçtü, ama bu sır bende kalacak!

Öğle yemeği için 1970'lerde Finlandiya'nın en büyük ve prestijli mağazası Stockmann'ın üst katındaki Cafe'ye çıktık. Yemek yerken bir yandan da çocukken bir kazada sağ gözünü kaybettiğini, gençliğinde ırgatlık, amelebaşılık ve bekçilik yaptığını; yazarlığa başladıktan sonra yazdıklarından dolayı birkaç kere mahpusa girip çıktığını anlattı. 

Çok güzel Osmaniye fıkraları anlattığım için her hapise girdiğimde, çoğu hırsız, dolandırıcı ve katil olan kader arkadaşlarım bana "Hoşgeldin Yaşarkemal, seni özledik derler" dedi.

Kemal'in Helsinkideki bir dostuna yazdığı mektup. Tuula Baytaş'ın izniyle
Copyright©2022 All rights reserved

Amcam yaşındaki Yaşar Kemal ile Helsinki'de dolu dolu geçirdiğim üç günden bu güzel hatıralar kaldı. Uzun boylu, kilolu ve dobra dobra bir adamdı. Son akşam vedalaşırken bana sordu: "yahu sen bu tuhaf Fince dilini nasıl öğrendin, sözlük kullanıyor musun?" Ben de: "kitapçılarda Fince-Türkçe sözlük aradım, bulamadım" deyince, "hah işte o ilk sözlüğü sen yaz" dedi. 

Istanbul'a geldiğinde Cağaloğlunda beni bul, sana matbaa ayarlarım ve benim yayınevim sana karaborsadan kuşe kağıt da temin eder" dedi! Bu Adanalı rahmetli yazar Yaşarkemalin önerisi hayatımda yeni bir sayfa açtı: Yazarlığa başlayacaktım...  

 Copyright © 2021 All rights reserved - Tüm hakları saklıdır