Thursday, March 18, 2021

OKUL YILLARIM

ÇİZMECİ İLKOKULU

Çizmeci İlkokulu, Keçiören Copyright © 2021 Cüneyt Gürsoytrak

Altı yaşında Ankara, Keçiören Gazino’daki Çizmeci İlkokuluna başladım. Otoriter disiplinci müdürümüz Salim Erdem bey idi. İyi kalpli, sabırlı öğretmenimiz Münevver Yöney hanım bizi birinci sınıftan beşinci sınıfa dek bıkmadan usanmadan yetiştirdi. Otuz kişilik sınıfta herkesin annesiymiş gibi davrandı bize. Baharda havalar ısınınca çevredeki ağaçlık vadilere piknik yapmaya götürürdü bizi. 

Münevver öğretmen soldan 3. Copyright © 2021 Cüneyt Gürsoytrak

Hacı anneannemin bende emeği çoktur. Annem Tıp Fakültesinde çalıştığı için ilkokul yıllarımda okuldan çıkınca anneannemin evine gider birkaç saatimi orada geçirirdim. Anneannem bazen beni okuldan alır ve beraberce yakındaki Gazino parkına giderdik. 

Orada ben anneannem bana getirdiği tereyağlı ekmek ile bahçemizin elma, armut gibi meyvelerinden oluşan ara öğünü yedirdikten sonra beni "Gün"e götürürdü. Orada zavallı ben bir köşede önümde meyve şerbeti ve mis gibi kokan taze kurabiye ile oturur; elimde Tommiks kovboy dergisi, anneannem yaşındaki teyzelerin sohbetlerini, dualarını ve yasinlerini dinlerdim...  

Copyright © 2021 All rights reserved - Tüm hakları saklıdır

KEÇİÖREN ORTAOUKULU

Beş yıl ilkokul okuduktan sonra Keçiören Gazino durağındaki Hüseyin Güllüoğlu ortaokuluna yazıldım. Okulumuzun babacan Turgut Temel adında bir müdürü ve sert karakterli bir müdür yardımcısı Sacide hanım vardı. Biz öğrenciler onun muhtemelen evde kaldığı için sinirli olduğunu düşünürdük, sonradan dul ve bir oğlan çocuğu annesi olduğunu duyunca yanıldığımızı anladık ve yerin dibine geçmiştik. 

Müzisyen olan Efsanevi resim öğretmenimiz artiz gibi yakışıklı İsmet Onat hocam hep aklımda! Teneffüslerde genç bir bayan öğretmenin İsmet hocaya sırılsıklam aşık olduğu, ama ondan karşılık bulamadığı kulaktan kulağa söylenirdi...

Copyright © 2021 All rights reserved - Tüm hakları saklıdır

UÇAK DÜŞTÜ SAKIN ULUS'A GİTMEYİN

Öğrenciler tarafından "Baba" olarak anılıp sevilen kır saçlı müdürümüz Turgut hoca, 1963 yılında bir kış günü bütün okul öğrencilerini sınflarından çıkarıp koridorda topladı ve kısa bir konuşma yaptı: “Ankara semalarında iki uçak çarpışmış ve düşmüşler. Ulus ve Hacıbayram yolunda yangınlar çıkmış. Çok sayıda can kaybı var. Çocuklar sakın Ulus'a gitmeyin” dedi. Bu uçak kazası tarihte ”63 Ulus faciası” olarak anılır.

Akşam radyo haberlerinde “THK’nin Etimesgut havaalanına giden C47 askeri nakliye uçağı ile Esenboğa havalimanın inmek için alçalmaya başlayan Lübnan MEA Hava Yollarına ait Viscount yolcu uçağının Ulus üzerinde havada çarpışıp düştüğü açıklandı. 

Askeri uçak Ankara Kalesi tarafına; Lübnan yolcu uçağının parçaları da Ulus’taki Kurşunlu Cami ile Sebze hali arasına düşmüş ve yanan uçak yakıtı etrafı sarmıştı. İki uçaktaki 20 kişi dışında işyerlerinde olan ve yolda yürüyen 100 vatandaş dahil toplam 120 kişi can vermişti.

GÜLTEN ATİK, BOGOS, ERCÜ, MURAT, SULO ve YAVUZ

Sınıfımızda adları aklımda kalan arkadaşlarım: dünya şampiyonu güreşçi, iki eşli Celal Atiğin kızı Gülten Atik, Rizeli pastacının oğlu Süleyman Çele, Sabiha hocanın oğlu Ercü Gürsoytrak, Yakacık'dan Murat Keyf, Gazinodan Yavuz Bahadır, Hüseyin Akalın, Süreyya, Silva, çocuksu Vahram ve ciddi yakışıklı Bogos Mum... 7.sınıfta beklenmedik bir şekilde müzikten ikmale kaldım. Müzik öğretmenimiz müzisyen Kaya beyi bulup ne yapmam gerektiğini sordum. "Oğlum notaları çalış" dedi! Yaz tatilinde notaları çalıştım ve geçtim.


Copyright © 2021 kaynak: Yavuz Bahadır 

PLATONİK AŞK: AYŞE, FİLİZ ve SEVGİ

Ortasonda Yakacık'ta oturan bizim okuldan Ayşe adındaki biraz toplu, ama alımlı kız bazen gözlerimin içine bir hoş bakıyordu. Ben ise komşu sınıftaki Sevgi adındaki sarışın kızdan hoşlanıyordum, ama o sanki benimle ilgilenmiyordu. Bir yıl geçti ve ben liseye başladığımda Sevgi ile takılan Mecidiye'li sınıf arkadaşım Filiz'le karşılaştım ve durumu anlattım. Bana yakın dayrandı, istersen ben senden ona arkadaşlık teklifi götüreyim, belki kabul eder dedi...

 

Copyright © 2021 All rights reserved - Tüm hakları saklıdır

Bir hafta sonra Filiz'i gördüm. Üzgünüm dedi, Sevgi: ”Terbiyesiz, utanmıyor mu? demiş... Aylar sonra ilginç bir olay oldu: Kızılay'da Sevgi ile karşılaştık. Selam verince yanıma geldi: Erdinç, ben senden bunu beklemezdim dedi! Sana aşık olan kız ile bana arkadaşlık teklifi yolladın, ayıp ettin dedi! Şaşırdım kaldım! Demek ki 50 yıl evvel birbirinden habersiz "platonik" gizli sevdalar varmış! Aklıma "çarşambayıselaldı" türküsündeki gizli sevda geldi. Hayat işte!

ATATÜRK LİSESİ OLMADI, YBL LİSESİ

1968'de Liseyi bitirince Tıbbiyeye gitmek istedim. Üniversite Giriş Sınavında puanım yetmeyince Hacettepe Üniversitesi Biyoloji bölümüne kaydoldum. Amacım gelecek yıl ÜGS'na tekrar katılmak ve hiç olmazsa Prof. İhsan Doğramacı'nın açacağı Kayseri Gevher Nesibe Tıp Fakültesine girebilmekti. Ayrıca Hacettepe'de belki yatay geçiş de yapabilirdim...

Orta öğretimi Gazino durağındaki Hüseyin Güllüoğlu ortaokulunda okuduktan sonra Lise için Hergele (İtfaiye) meydanındaki Gazi Lisesini ve Bahçelievlerdeki Cumhuriyet Lisesini gezdim. Sonra Sıhhiye'deki Atatürk Lisesine gittim ve müdüre çıktım. Müdür bey "Nüfus kaydını okulun yakınına aldırırsan seni alabiliriz" dedi. Babam ise bizim oralarda oturan hiç yakınımız yok dedi ve Keçiören’e en yakın olan Yıldırım Bayazıt Lisesi Fen sınıfına başladım. 

Otobüsle Dışkapı'ya oradan da okula yürüyerek gidip geliyorum. Bazen de evimizin aşağısından Kalaba yönüne akan Çubuk çayının üstünden taşlara basıp atlayarak 40 yıl sonra başbakanın yıllarca ikamet edeceği Subayevlerine ve oradan Aydınlıkevler ve Siteler üzerinden Samsun yolunu tehlikeli bir şekilde geçerek okula gittiğim oldu. 

Copyright © 2021 All rights reserved - Tüm hakları saklıdır

Yıldırım Bayazit Lisesi o yıllarda eğitim başarısıyla değil, Türkiye Liselerarası Futbol Şampiyonu olarak tanınıyordu. Aksaçlı ve Kasap lakaplı futbol hastası Zekeriya adında bir müdürümüz vardı. Sınıfımdan Burhan ve Haluk adlı arkaşlarım hala aklımda. Mersin İY'dan kaleci Osman’ı ve daha sonra FB’de oynayacak olan yıldız futbolcular Ziya ve Şükrü’yü okula transfer etti. Maç olduğu günler Kasap okulu tatil edip öğrencileri hususi otobüslerle Ankara Tren Garı yanındaki Ankaragücü stadına götürürdü. 

Sonunda Liselerarası Türkiye Futbol şampiyonu olduk! Sevindik, ama bir yandan da o yıl evladını kaybetmiş olan, derslerde gözyaşını tutamayan Türk dili ve edebiyatı hoca hanıma üzüldük. Lise bitince herkes bir yere dağıldı, maalesef Burhan ve Mehmet Baki ve Murat Keyf dışında tüm sınıf arkadaşlarımla irtibatı kaybettim. 

 

Copyright © 2021 All rights reserved - Tüm hakları saklıdır

AH BE HALUK KARDEŞİM, NE YAPTIN?

Liseden acıklı bir anım var: Sınıf arkadaşım sarışın artist Haluk okula bazen Jawa motosikletiyle gelirdi. Birgün beni de motoruna bindirdi ve okuldan Çankaya’ya uçar gibi hızla sürdü. İnince üşümekten ve korkudan titrediğimi hatırlıyorum. Yıllar sonra Haluk arkadaşımın motosikletle yolda duran bir arabaya çarptığını, havaya fırlayarak hayatını yitirdiğini duydum. Çok üzüldüm.

1968'de Liseyi bitirince aklımda doktor olmak vardı. Üniversite Giriş Sınavına Beşevler'de Eczacılık Fakültesinde girdim. Tıbbiyeye puanım yetmeyince Hacettepe Üniversitesi Biyoloji bölümüne başladım. Amacım gelecek yıl ÜGS'na tekrar katılıp Ankara veya Hacettepe Tıp fakültelerine girmeyi denemek, hiç olmazsa Prof. İhsan Doğramacı'nın seneye açacağı Kayseri Gevher Nesibe Tıp Fakültesine girebilmekti. Ayrıca Hacettepe içinde yatay geçiş de yapabilirdim...

Hacettepe Üniversitesinde bir yıl ingilizce hazırlık okuduk. Muhteşem bir sınıfımız vardı.Yakın arkadaşlarım Sezai, Kerküklü Ferid, sınıfımızın yakışıklı yaramaz çocuğu Hilal, Atilla ve Erdoğan ve Ayhan Zeytin'di. Kızlardan İlknur, Hacer ve Huriye ile samimiydim. Kıprızlı Sami ve Halepli Mustafa El Boşi de tuhaf mizah anlayışı olan arkadaşlarımızdı. 

YAKIŞIKLI İNGİLİZCE HOCAMIZ JOHN

İngilizce hazırlık sınıfında hocamız Amerika'nın patates tarlalarıyla tanınmış Idaho şehrinden gelmiş olan genç ve yakışıklı John Peterson idi. Amerikalı öğretmen iyi niyetle bizimle uğraştı "amacım size ingilizce öğretmek, sınav yapmak değil" dedi, ama biz 17-18 yaşlarındaki delikanlı öğrenciler adama yapmadığımız şaka, oyun kalmadı. Ama Coniyi bezdiremedik ve iki sömester sonra hepimiz orta ve iyi ingilizce okuyabiliyor ve konuşabiliyorduk! 

Yurdagül teyzemin eşi Kazım enişte beni “aman dikkat edin oğlum, o adam yüksek tahsilli ve artiz gibi yakışıklı; niçin Türkiye’ye gelmiş acaba? Şüpheli birine benziyor, casus olabilir!” diye uyarmıştı. Ben de, " Kazım ağabey, hocamız günde altı-yedi saat sınıfta bize ders öğretiyor. Söylediğin pek ilginç bir komplo teorisi" demiştim.

 

Copyright © 2021 All rights reserved - Tüm hakları saklıdır

Sarışın uzun boylu kovboy filmlerindeki John Wayne’in gençliğine benziyordu. Sınıfın güzel kızları başta Hacer ve İlknur olmak üzere onu izliyorlardı. Bir gün John hoca bana, “Can I talk to you privately/seninle özel bir şey konuşabilir miyim?” deyince, haydaa bu abi şimdi ne söyleyecek diye meraklandım. 

Baharda nişanlısı Cathy (Keti) Seattle’den onu ziyarete gelecekmiş, nerelere götürüp gezdirsem diye sordu. Ben de tabii ki Kastamonu’nun o zamanlar kumlu sahiliyle meşhur beldesi Abana ile Ege’nin turistik yöresi Kuşadası ve yakınındaki Efes antik kentini önermiştim.

KOMŞULAR İLK DEFA YABANCI GÖRDÜLER

Ayrıca babamdan izin alıp bir Pazar hocayı ve nişanlısını Keçiören’deki evimize davet ettim. Komşular bizim bahçe kapısına toplanıp hayatlarında ilk defa gördükleri yabancılara yakından baktılar. Annem dedi ki kovboy filmlerindeki genç çiftlere benziyor. Evimize gelen ilk yabancılardı. O zaman bu çifti 50 yıl sonra tekrar göreceğim hiç aklıma gelmemişti.

Copyright © 2021 All rights reserved - Tüm hakları saklıdır



1 comment:

  1. Now I know how to get into your blog. Interesting stuff.

    ReplyDelete